Tüm insanlığa dokunabilen bir şeyler üretmek öyle her babayiğidin harcı değil. Belki Volvo sahibi olmadık birçoğumuz ama onun fikrinden çıkan icatlar hepimizin hayatına dokunmuştur muhakkak. İşte Volvo’yu en özel kılan da tam olarak bu. Volvo hikayesi yazımızı okudukça “Vay bee, helal olsun!” diyeceksiniz çok kez. Buyrun o halde efsane Volvo hikayesi ‘ne…
Her otomobil markasının hitap ettiği bir kesim, yaratmaya çalıştığı bir algı, sunduğu bir ruh, bir ana fikir vardır. Volvo’nun bu konudaki motivasyonunu hepimiz biliyoruz: “üstün güvenlik” ve “sağlamlık”. Volvo hikayesi de işte bu fikir etrafında 95 yıldır devam eden bir serüven aslında. Esasen başka markalar da var güvenliğe Volvo kadar önem veren. Peki niçin onları Volvo kadar konuşmuyoruz acaba? Çünkü Volvo, aklımıza gelen çoğu güvenlik ekipmanlarının mucidi de o yüzden. Ayrıca hiç de cimri değil bu konuda. Patentini aldığı çoğu icadını tüm dünyayla paylaşmayı bilen bir fikir babası. Bulduğu icatları cömertçe tüm insanlıkla paylaşan Volvo, bu yönüyle önünde saygıyla eğilmeyi en çok hak eden marka aslında.
Kuruluşu ve İlk Yılları:
İlk olarak 1927 yılında İsveç’in Göteborg şehrinde dünyaya geldi Volvo. İsveç’te rulman üreticisi SKF firmasının satış müdürü “Assar Gabrielsson”un SKF bünyesinde yeni bir otomobil yaratma fikriyle hayat buldu. “Gustav Larson” ise markanın ilk tasarımcısıydı. “Yaşamı herkes için daha güvenli kılmak. ” mottosuyla hareket eden firma ilk aracı olan “ÖV4” modelini 1927’de piyasaya çıkardı. Ardından 1928’de ilk kamyon modeli olan “Serie1”i ve 1934’te “B1” isimli otobüsü üretti. Kamyon ve otobüsünün Avrupa’da başarı yakalaması üzerine ilk yıllarda daha çok bu alana yöneldiler. Ayrıca 2.Dünya Savaşı esnasında uçak motoru da üretmeye başladılar.
Üretime başladığı ilk yıllarda pek fazla kar edemeyen Volvo gerek kamyon gerekse otobüs modelleriyle adını duyurdu. 1944 yılında kaza anında sürücü ve yolcuyu koruyan “Güvenlik Kafesi” metoduyla ün kazandı. Bu tarihten sonra hem otomobil üretimine hem de yeni geliştirmelere ağırlık verdi. Hep “Nasıl daha güvenli araçlar üretebiliriz?” sorusuna cevap arayan, bulduğu cevaplarla da hiçbir zaman yetinmeyen bir marka olarak günümüze kadar ulaştı. Günümüzde üç tanesi Çin’de olmak üzere İsveç, Belçika ve ABD fabrikalarıyla beraber 6 üretim tesisi bulunmakta. Yılda da ortalama 1.2 milyon gibi gayet iyi bir satış adedi yakalamış durumda.
Önemli Modelleri:
Volvo’yu ilk uluslararası model unvanına kavuşturan “PV 444” modeli 1944 yılında piyasaya çıktı. Önceden sürekli kamyon, otobüs gibi büyük araçlara yer veren Volvo’nun bu modeli “Küçük Volvo” lakabını aldı. İki haftada 2300 kişi bu araç için sipariş verdi. Ayrıca 1955’te ABD’ye ilk ihraç edilen Volvo modeliydi PV 444. Orada yakaladığı marka algısı ve başarıyla birlikte Volvo’nun en büyük pazarının ABD olmasını sağladı.
Şimdilerde adını sık duyduğumuz V60 , V90 gibi modellerin atası niteliğindeki “Duett” modeli marka tarihi açısından önemli bir araçtır. “İki otomobil bir arada” sloganıyla 1953’te çıkan model hem iş hem eğlence için kullanım imkanı sundu. Oldukça beğeni kazanan Duett modeli aldığı bu geri dönüş sayesinde günümüzdeki V modellerine kadar uzanan bir hikaye yarattı.
1976’da Volvo 240 modeli çok mükemmel bir iş başardı. ABD hükümeti 24 adet Volvo 240 sipariş etti. Yapılan güvenlik testlerinden görülmemiş bir başarıyla çıkan model sayesinde Volvo, ABD güvenlik standartlarının referans noktası olarak kabul edildi.
1991 yılında ortaya çıkıp daha önce hiçbir araçta olmayan dört yeni özellik sundu Volvo 850 modeli. Bunlar: çapraz yerleştirilmiş 5 silindirli motor, Yan Darbe Koruma Sistemi, otomatik ayarlanan ön koltuk emniyet kemeri mekanizması ve Delta-link arka süspansiyon.
Ayrıca ilk SUV olan XC90 da önemli bir modeldi. S40, S60, S90, V40, XC90 ve XC60 modelleri ülkemizde en çok tutulanlardır.
Yakın Tarihte Volvo:
1999 yılına kadar kendi kendini yöneten Volvo Cars şirketi bu tarihte Ford Motor Company’e satıldı. 11 yıl Ford bünyesinde olan markayı 2010 yılında Çinli “Geely” firması satın aldı. Günümüzde hala bu Çinli şirketin kontrolünde olan Volvo çoğu modelini Çin’deki 3 fabrikada tasarlayıp üretiyor. Fakat genel merkezi hala İsveç’in Göteborg kentindedir. Özellikle 2010’dan sonra kendini Mercedes ve BMW’ye rakip bir marka olarak konumlamıştır. Premium segmentin önemli ve güçlü bir temsilcisine dönüşmüştür.
Logonun Anlamı:
Volvo logosunun üzerindeki şerit ve ok, dayanıklılığın antik simgesidir. Ayrıca İsveç çeliğinin sağlamlığını, kaliteyi ve güvenliği de temsil ediyor. Aslında bu diyagonal şerit ilk başlarda logoyu ızgaraya tutturma amacını taşıyordu. Zamanla o kadar kanıksandı ki, Volvo bu şeridi logonun orijinaline ekledi.
Volvo Neden Sağlam?
Bu sorunun cevabı aslında Volvo’nun anavatanı olan İsveç’in madenlerinde gizli. Yani tam olarak İsveç çeliğinden bahsediyoruz. Diğer çeliklerden farklı olarak dünyanın en sağlam çeliği olarak biliniyor. İşi sırrı da tam olarak burada aslında. Hatta Volvo’yu köşeli ve düz tasarımıyla eleştirenlere Volvo mühendislerinin cevabı oldukça güzel: “İsveç’in sağlam çeliğini ancak bu kadar bükebiliyoruz da ondan.”
“Güvenlik”te Açtığı Çığırlar
Volvo firması “güvenlik” ile o kadar kafayı bozmuş durumda ki resmen bunun için araç üretiyorlar. Tamı tamına 44 tane buluşu var bu konuda. Aldığı ödüllerin niceliğini saymıyorum bile. Belli başlılarından bahsetmek gerekirse:
Yukarıda da değindiğimiz “Güvenlik Kafesi” metodu bunların ilki. Kaza anında içerideki insanları korumaya yarıyor bu sağlam kafes. Hatta bu metot yarış araçlarında hala kullanılıyor. Ayrıca “ön cam buzlanma önleyici”yi adamlar taa 1954’te kullanmış.
Emniyet kemeri olayı zaten dünyadaki en büyük icatlar kategorisi yapsak orada bile yer alır. Gerek 2 noktalı gerekse 3 noktalı emniyet kemer sistemini tasarlayan, patentini alsa dahi tüm insanlığın hizmetine telifsiz sunan da Volvo’nun ta kendisi. Hatta bu icat sayesinde marka şimdiye kadar 1 milyon kişinin hayatını kurtardığını iddia ediyor. Bence haksız da değil.
Arkaya dönük çocuk koltuğunu da 1964’te ilk deneyen, kapı kilidini bulan da yine Volvo. Kazalarda şiddeti sönümleyen ön ve arka ezilme bölgeleri de yine kayda değer bir gelişme. Çocuklu ailelerin vazgeçilmezi çocuk kilidi, çocuk güvenlik minderi, yan darbe koruma sistemi, kemer ikaz sistemi, akıllı sürücü bilgi sistemi, kör nokta uyarı sistemi, çarpışma önleyici fren destek, acil yardım arama özelliği, sualtı koruma gibi daha onlarca ince düşünce ürünü sistemlerle ilham kaynağı olmuştur.
Volvo’nun Felsefesi ve Son Söz:
Yukarıdaki tüm anlattıklarımızdan aslında tek bir felsefe çıkıyor: “İnsan odaklı olmak.” Kimi marka hızlı gitme, kimisi ucuz olma, kimisi konfor, kimisi yakıt tasarrufu…vs diye giderken aslında Volvo’nun durduğu yer en özeli değil mi sizce de. Volvo da istese diğer çoğu marka gibi tüketim alışkanlıklarını körükleyebilirdi. Elindeki bilgileri sonraya saklayabilir, hata payını bilinçlice arttırıp bizi sonraki modele muhtaç edebilirdi. Yahut bencilce davranıp yalnızca Volvo müşterisine oynayabilir, bilgi paylaşımında ketum davranabilirdi. İşte bunları yapmayarak belki tüketim köleliği sistemine hizmet etmedi. Ancak insana ettiği hizmet onu özel bir efsane yapmaya yetti. Umarım Volvo hikayesi başka hikayelere de ilham olur. Sağlıcakla…